ST. PAUL KATEDRALİ

ST. PAUL KATEDRALİ VE DÖNEMSEL OLAYLAR

St. Paul Katedrali günümüzdeki görünümüne ulaşana dek türlü zorluklarla karşılaştı. Yapılan ilk kilise (604) Doğu Saksonlar Piskoposu Mellitus tarafından ahşap malzeme ile yaptırıldı,675 yılında yandı ve yeniden inşa edildi. Üçüncü St. Paul (962) taştan yapıldı ve Vikingler tarafından yıkıma uğradı, 1087 yılında daha fazla yıkım alan bu katedral Normanlar tarafından tekrar inşa edildi. 1666 yılında planı onaylanan kilise büyük Londra yangınında ahşap iskelelerin tutuşup binlerce kitapla harlanması ile mahzene çarparak düştü. Büyük Londra yangınından sonra şehri modern planlamaya uygun hale getirmek üzere çalışmalara başlandı ve St. Paul için Chrıstopher Wren plan önerilerinde bulundu. Üçüncü önerisi onaylandı ve yapımına 1675 yılında başlandı. Bu yapı için malzeme olarak “Portland” taşı uygun görüldü ancak hem dönemin finansal gücü hem de mimari tasarıma bağlı olarak birçok farklı malzemeden yararlanıldı.

ST. PAUL KATEDRALİ MİMARİ ÖZELLİKLERİ

Dönemin Mimari Özellikleri

Bu dönemin sanatçıları, gösteriş, büyüklük, abartı ve kraliyetin eşsizliğini ön plana çıkarmayı benimsemiş ve bu anlayış mimaride; süs havuzları, büyük avlu ve bahçeler, süslemeli duvarlar ve mitolojik figürlerin kullanılmasına sebep oldu. Barok mimaride merkezi planlı yapı stili bırakılıp, hareketli cephelerin bütünlük oluşturduğu uzun dikdörtgen yapılar kullanılmaya başlandı. Rönesans mimarisinin karakteristik özelliklerinden biri olan düz çizgilerin yerini, eğri, dalgalı ve kıvrımlı çizgiler aldı. Pencerelerde oval çizgiler hâkim olmakla beraber ışık ve gölgenin ustalıkla kullanıldığı kontrast hareketlilik yakalanmaya çalışıldı.

Bunlarla birlikte; kiliselerde oval formlu geniş merkezler, tamamlanmamış ya da kasten yarım bırakılan mimari ögeler, ışığın dramatik kullanımları, süs ve renklerin zengin kullanımı, geniş skaladan oluşan tavan freskleri, resim heykel sıva kullanımı için uygun alan tasarımları, armut şekilli kubbeler (Bavyera, Çek, Polonya ve Ukrayna Barok’u) , Katolik ülkelerde özellikle veba salgınının bitişine şükretmek amaçlı dikilen veba sütunları bu dönemde görülen mimari özelliklerdendir.

St. Paul Katedrali Mimari Özellikleri

Tapınakların giriş yönü, batı tarafını görmesi gerektiği ilkesine dayanır. St. Paul Katedral girişi ikiz kulelerin arasından yapılır.(Fotoğrafta gözüken kırmızı ok giriş yönünü belirtiyor.) Batı cephesinde bulunan ikiz çan kuleleri yüksekliği 65 metredir. Batı basamakları dâhil yapının uzunluğu toplam 170 metredir. Kripto sadece doğu ucunun hemen altında değil, tüm binanın altında uzanması nedeniyle katedraller arasında alışılmadık bir duruma sahiptir. Girişte bizi karşılayan alınlık üç akroterli, barok stili, oyma timpanumla birlikte kubbe ve fenerler bulunur. Blok modilyonlar ve hemen altında mitolojik figürlerden oluşan heykeller yer alır. Yapının sütunları korint sütün olmakla birlikte oymalı frezlerle ahenk katılmıştır. Kule saati ve çan kulesi mevcuttur. Oyulmuş ve çiçek figürü elde edilmiş frezler, kartuşu çevrelemiştir. Cepheden bakıldığında iki farklı sütun dizilimi üst üste kullanılmış ve yapının ağırlığı farklı sütunlara aktarılarak sağlamlaştırılmıştır.(Çift katlı revak.)

Kubbe: Bu tasarım öğesi, iç sahayı ve kanalları sabitler. Kanal, uzun süreli aydınlatma için gerekli desteği sağlar. St. Paul’ un kubbesi üç kabuktan oluşmuştur; birincisi dış kubbe, ikincisi yapısal destek için gizli tuğlalardan oluşan kubbe ve üçüncüsü iç kubbe. Dış kubbenin üstündeki haç zeminden yaklaşık 109 metre yüksekliğinde, haçın altında ise 850 tonluk fener bölümü ve her ikisi desteklenen kurşun kaplı dış kubbe konumlandırılmıştır. Sekiz büyük ayak, kubbe alanının payandalarını katedralin tabanına bağlar ve yükünü aktarmada yardımcı olur. St. Paul Katedrali’nin en çok ilgi gören yeri ise, 560 basamak ile çıkılan kubbesi ve burada bulunan galeriler oluyor. Bu dairesel kubbe, katedralin iç kısmının muhteşem bir manzarasını sunuyor ve galerinin akustiği sayesinde katedral boyunca en ufak bir fısıltı bile burada duyulabiliyor. Ayrıca buradan sonra 117 basamak ile ulaşabileceğiniz ”Taş Galeri” veya 166 basamaktan sonra ”Altın Galeri”yi de görebilirsiniz. Altın Galeri’den Londra Siluetinin eşsiz bir manzarasını seyretmek de mümkün.

İç Mekan: Katedralin iç kubbesi de en az dıştan sıcak renkli boya ve altın varak kadar etkileyicidir. İç mekanda göreceğimiz duvar resimleri mavi sarı kırmızı ağırlıklıdır. Her ne kadar barok dönemi eseri olsa da yapı diğer barok tarzı yapılara kıyasla sade sayılabilir. Cam pencere kiliseyi aydınlatıyor katedrale girdikten sonra yürüdüğünüz uzun ana bölüm olan nef, ziyaretçilerin iç kubbeyi ilk kez nefes kesici bir şekilde görmelerini sağlıyor. Görebileceğimiz bir başka rölyef Paul’un dönüşümünü tasvir ediyor ve 1706’da yapılmıştır. Pencereler plasterlerin arasında yer alır. Alt taraftaki açıklıklar, Roma sanatsal çalışmasının ardından gelen desenlere sahiptir. Gibbon’un taş oymaları pencerelerin altında görünüyor. Minber, zemin seviyesinden 33,5 m. yükselir. Katedralin içinden, şarkıcı gruplarını barındırması amaçlanan binanın orta kısmı açıkça görülüyor. Katedralin batı yönden girişini kare şeklindeki kubbeli bir narteks oluşturmaktadır. St. George, St. Dustan ve St. Michael şapelleri her iki tarafta da dökülmüştür. Bantları barındırmak için tasarlanan orta kısım 28 m. yüksekliğe yükseltilmiştir. Geçitler, özel yapılar (dehlizler iskeleleri) kullanılarak tasarlanmıştır. Katedralin diğerlerinin yanı sıra kilisenin organlarına ve kürsü ekibine demirle sağlamlık kazandıran bir bölümü vardır. Koronun genişliği boyunca mozaik bezemeli apsis yer alır. Katedralin içinde birçok anıt, heykeller, kütüphane ve mezar odası bulunuyor. Kilisede 1666 ateşinden günümüze kalan tek anıt 1631 tarihli John Donne’nin mezarıdır. Katedral kütüphanesi, St. Paul’un 1690’dan kalma 21.000’den fazla kitap ve el kitabından oluşan muhteşem koleksiyonlarına ev sahipliği yapmaktadır. Öğeler özenle korunmuştur. kütüphane, obje koleksiyonu ve mimari arşivi içerir.

ST. PAUL KATEDRALİ STRÜKTÜREL ÖZELLİKLERİ

Tasarım, zemin katta yüzeysel olarak yerleştirilmiş bazı payandalara sahiptir. İnşaatın başlamasından önce Wren, tasarımın klasik bir yönünü oluşturmayan unsurları değiştirdi. Bunun yerine, payandaları ortadan kaldırmak için kalın bir duvar inşa etti. Ancak, asma kat ve kasanın güçlendirilmesinde uçan payandalar konuşlandırıldı. Bu özellik, yalnızca ekstra güç sağlamak amacıyla tasarımın çok sonraki aşamalarına dâhil edildi. İnşaat sürecindeki ana zorluk, zayıf bir zemine (killi toprak) büyük bir bina inşa etmekti. Bina ayrıca dünyanın en büyük kriptolarından birine sahiptir. Yeterince büyük olmasına rağmen, iskeleler alanının çoğunu kaplar. Daha küçük iskelelerin (Tatton-Brown ve Crook 90) ağırlığını emerler. Dünyadaki diğer katedrallerin yapımında ağırlıkların çoğunu “dört” ana iskele desteklemektedir. Bununla birlikte, Wren’in binası “sekiz” iskele içermektedir. Bu plan, temelde daha iyi ağırlık dağılımını artırma etkisine sahiptir. İnşaat süreci sırasında, Wren uygun yapısal değişiklikler yaparak yanıt vermesine rağmen, bina zemininde göreceli zayıflığına benzer değişiklikler meydana geldi.  Wren’in tasarım sürecinde ve ardından inşaat sürecinde karşılaştığı kritik zorluk, yalnızca görsel olarak tatmin edici mimari işler yapmakla kalmıyor, aynı zamanda 1666’da Londra yangını sonrasında eski St. Paul Katedrali’nin kaybolan kültürel önemini değiştiriyordu. Wren, beklenen en önemli bina özelliklerinden birini oluşturduğu için görsel izlenim sorununu ele almak zorunda kaldı. Bu görevi gerçekleştirmenin akıllıca yollarından biri, kilisenin sahasının dış ve iç yüksekliğini bölmek ve Aziz Petrus Katedrali tasarımcısı tarafından eğrilerin kullanımıyla ulaşılan seviyenin üzerine çıkarmaktı. Bu amaca ulaşmak için, kurşunla kaplı dış kubbeleri destekleyen tuğladan yapılmış bir koni yerleştirdi. Taş fener, üzerinde büyük yüksekliklerde yükselecek şekilde yapıldı.

En dikkat çekici özelliklerinden biri olan kubbe ile devam edelim; yarım küre yerine katener eğriler kullanan Wren, iki kabuk arasında bir tuğla koni yerleştirdi, dıştaki kurşun kaplı kubbenin ahşaplarını ve üzerindeki süslemeleri desteklemesini sağladı. Koni ve iç kubbe 18 inç kalınlığındadır, yayılmayı ve çatlamayı önlemek için “ferforje” zincirlerle sağlamlaştırdı. Kubbe, nef, koro, transepts ve koridorları kapsayan 8 kemer arasında yükselen “pandantiflere” dayanmakta. Etrafında sürekli bir sütun dizisinin bulunduğu uzun bir tambur üzerinde yükseltildi. Londra’nın killi toprağı dayanıklı değildi ve bu yüzden büyük kolonlardan gelen ağırlığı küçük kolonlara yaymak gerekiyordu. Wren, bu sorunu bodrum kat/mezar odası ile çözdü, bu durumda mezar odasının işlevselliğinden bahsetmek doğru olacaktır.

ST. PAUL KATEDRALİ MALZEMESEL ÖZELLİKLERİ

Malzeme mimaride çok önemli etkenlerden biridir. Bir yapının tasarım aşamasından inşaat aşamasına gelmesini ve yapının kalıcılığını sağlamasını malzeme seçimi; yapının, bulunduğu konum, iklim ve doğal çevreyle birlikte tasarımı ise malzeme seçimini belirler. Wren, bu konuda şanslı bir mimardı. Şanslı olma nedeni Kral II.Charles portland taşını onayladı ve çıkarımında destek oldu böylelikle Wren’in plana bağlı kalmasını sağladı. Malzemeler olmasaydı, Wren’in tasarımı fiziksel olarak gerçekleştirilemezdi. Katedralin ana yapı malzemesi Portland taşı idi. Nitekim kilise, bu tür taşları yerleştiren ilk binalardan biriydi. İnşaatta büyük miktarlar gerekliydi, bu da Kral II. Charles’ın Wren’in izni olmadan portland taşının başka bir amaçla çıkarılmayacağına dair özel emirler vermesine neden oldu. Diğer önemli malzemeler; “kurşun”, “kereste”, “mermer” ve “ferforje” idi. Gravür ve heykel çalışmalarının yapıldığı konuyu “taş ve ahşap” oluşturdu. Wren’in kasıtlı seçimi olmasa da, ferforje esas olarak eskrimde kullanıldı. Ferforjeye göre daha dekoratif yapılabildiği için dövme demiri tercih etmişti. İnşaat bugün yapılabilseydi, inşaatta kullanılan aletler de farklı olurdu. İnşaat muhtemelen sadece taş, kurşun, demir ve keresteden ziyade yoğun bir ekipman ve farklı malzeme kullanımını içerecektir. Örneğin, yapıda mukavemet sağlayan yapısal bileşenlerin bir kısmını oluşturan taşlar ve ahşap donatılar yerine, ön gerilmeli beton, inşaatı 30 yıldan 5 yıla kadar tamamlamak için gereken zamanı en aza indirmek için en uygunudur.

ST. PAUL KATEDRALİ ANALİZ (Vitruvius Metodu)

Yukarda dört ana başlık altında incelediğim yapıyı tüm hatlarıyla özetlemek için ‘Vitruvius’un üç ana başlık metodundan faydalanacağım. Bu üç başlık; Utilitas (İşlevsellik),Firmitas (Sağlamlık) ve Venustas (Estetik) olarak adlandırılır. Ve her başlık kendi içinde iki alt başlığa ayrılır.

İşlevsellik (Uygunluk-Ekonomi): St. Paul günümüzde hem ibadetlerin hem de birçok sosyal aktivitenin gerçekleştiği bir katedraldir. Sadece tek bir amaca hizmet etmez, çok yönlüdür. Bu durum da onu İngiliz halkı için eşsiz kılan önemli özelliklerinden biridir. Londra iklimine göre tasarlanmış ve bu iklime uygun malzemeler seçilmiştir. Tüm yapıda farklı malzemeler mevcut olmasına rağmen bu malzemeler emsaline uygun kullanılarak hesaplı bir proje olması için uğraşılmıştır.

Sağlamlık (Düzen-Tasarım): Yapıyı oluşturan her eleman, belli bir ölçüye göre konumlanmıştır. Elemanlar arasındaki bu uyum yapının bütünlüğünde de hissedilmelidir. St. Paul bu açıdan son derece özenle hazırlanmış bir projedir. Tasarımda mimarı zorlayan sorun halledilmiş, diğer yapılardan farklı olarak yapıyı ayakta tutan ana sütun sayısı arttırılmış fakat bu durum görkemli kubbe ve simetrik plan ile gizlenebilmiştir.

Estetik (Simetri-Harmoni): Eskiden beri tapınaklarda, tanrısallığı vurgulamak ve güçlü bir mekan algısı oluşturmak için simetri kullanılmıştır. Bu yapı, sıradan dikdörtgen bir tapınak planına sahip olmasa da kullanılan haç, simetrik oluşumu etkilememiş hatta iç mekanda kutsallığı ne kadar yansıtabilmişse plan görünüşünde de tanrının evi olduğunu vurgulamayı başarmıştır. İç mekanda kullanılan renk skalası özenle seçilmiş ve dış cephelerle bir uyum içerisinde olmasına çaba gösterilmiş böylece iç mekan ve dış mekan arasında sert bir geçiş olmamıştır. Barok dönemi yapılarına bakınca İngiliz kültürünün mütevazılığını bu yapıda hemen fark edebiliriz. Gösteriş ve abartının hâkim olduğu bu dönemde, St. Paul sadeliğiyle göz kamaştırmayı başarmış.

Katedrali 3D gezmek ve düzenlenen etkinliklerden haberdar olmak için : https://artsandculture.google.com/partner/st-paul-s-cathedral bu linke tıklayabilirsiniz.

 Aynı zamanda Katedral planından yola çıkarak iç mekanda konumlanan anıt ve heykeller hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için: https://www.stpauls.co.uk/history-collections/history/explore-the-cathedral bu linke tıklayabilirsiniz.

Wren ofis çizimlerine göz atmak için: https://www.stpauls.co.uk/history-collections/the-collections/architectural-archive/wren-office-drawings

Kaynakça:

https://www.stpauls.co.uk/

https://buffaloah.com/a/virtual/eng/lon/stpaul/

https://ivypanda.com/essays/the-saint-pauls-cathedral-building/

Sankey, Douglas. “Geç Roma Londra’sında katedraller, tahıl ambarları ve kentsel canlılık.” RI: Journal of Roman Archaeology 3.1 (1998): 78–82. Yazdır.

Tatton-Brown, Tim ve John Crook. İngiliz Katedrali . Londra: New Holland Publishers, 2002. Baskı.

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın